12 Aralık 2009 Cumartesi

2009 Yerel Seçim Sonuçlarını Okumak

2009 Yerel Seçim Sonuçlarını Okumak*

Murat Cemal Yalçıntan
muratcy@msu.edu.tr

Seçim sürecinden arda kalan ilginç saptama ve sorularım var…
1. Türkiye seçim haritası çok net sonuçlar veriyor. CHP kıyı kentleri dışında başarılı olamazken, AKP kıyılara indikçe etkinliğini yitiriyor. Görece kalkınmış batı Anadolu ve Trakya tercihini genelde CHP’den yana kullanırken, görece geri kalmış bölgelerin tercihi, güneydoğu dışında AKP ve MHP. DTP, bölgesinin kesin hakimi. Kafası en karışık bölge ise Karadeniz... Bu argümanların her biri siyasal gerekçeleri açısıdan incelenmeye değerdir.
2. Krizin daha çok görece kalkınmış bölgeleri vurduğu düşüncesinden hareketle, sanayileşmiş batı Anadolu’da artan CHP hakimiyeti ve bu bölgede, diğer bölgelerin aksine, AKP’nin kazandığı kentlerde bile kan kaybetmesi seçim sonuçlarının kriz ile ilişkilendirilebileceğine işaret eder.
3. Öyle olmasını isteyen bir kesimin ısrarla vurgulamaya çalıştığının aksine, AKP bu seçimlerden hiç de başarısız çıkmamıştır. AKP geleneği, giderek merkeze yönelerek de olsa, İstanbul, Ankara gibi büyükşehirleri 1994’den beri yönetmektedir. Kazanılan bu seçimler 4. dönem anlamına gelir ve iktidar partilerinin yıpranmasının genel bir kabul olduğu düşünülünce dört dönem üst üste zor ve karmaşık metropolleri yönetme hakkını elde etmek küçümsenecek bir başarı değildir. Bu gelenekten önce ve darbe sonrası dönemde İstanbul’u yöneten ANAP ve SHP’nin yönetim dönemlerinin bir ile sınırlı kaldığı unutulmamalıdır.
4. Türkiye seçim haritası ve sonuçları, AKP seçmenin gözünde merkez bir parti haline gelmiş midir sorusunun yanıtını da vermektedir. Batı Anadolu seçim sonuçları incelendiğinde, 2004 seçimlerine katılmış ANAP ve Genç Parti gibi bugün eriyen merkez sağ partilerin seçmen tercihinin AKP değil CHP olduğu, DP oylarının ise sabit kaldığı görülüyor. Dolayısıyla AKP, batıda merkez sağ parti kimliğini hala kabul ettirememiştir. Bu eğilimin aksine, AKP, batı Anadolu dışında kalan bölgelerde MHP ile birlikte merkez sağın neredeyse bütün oylarını toplayabilmektedir. Bu yönüyle geçmişte ANAP ile DYP için yapılan kent partisi, taşra partisi ayrımı yeniden üretilebilir ve AKP, DYP’nin koltuğuna yakıştırılabilir. AKP’nin metropoliten kentlerin göçle oluşmuş bölümlerinden aldığı geleneksel destek de bu argümanı güçlendirir. Bu çözümleme AKP’nin önüne iki tercih koyar: ya kendisini olması gerektiği gibi DP-AP-DYP geleneğinin devamı şeklinde muhafazakar bir taşra partisi olarak konumlandırır ve bundan sonra daha mütevazi başarılarla yetinir ya da ANAP’ın yaptığı gibi muhafazakarlığın yanına liberal demokratlığı yedirme ısrarını sürdürerek komik durumlara düşmeyi sürdürür ve çözülme sürecini hızlandırır. Siyasete tüccar mantığı ile yaklaşan, “hizmet verdik oy alalım” zihniyetindeki bir siyasal partinin kendi alanını tespit edip oraya çekilmesi, bu ülke için olacağı kadar kendisi için de hayırlı olur!
5. “CHP ödünç verdiği oyları topladı ve başarılı oldu” yorumu çok iyimser. CHP’nin batı Anadolu ve Karadeniz dışında bırakınız ödünç verecek oyu, neredeyse oyu bile bulunmamaktadır. DTP’ye bölge partisi demekte beis görmeyen CHP’nin, şapkayı önüne koyup düşünmesi gerekir. Diğer yandan batıda artan oy oranı da bu kadar baskıcı ve emekçiye sırtını dönmüş bir dönemin ardından, hem de ekonomik krizin eşiğinden geçerken, hiç de olması beklenecek bir sıçramaya karşılık gelmez. Dolayısıyla CHP başarılı ilan edilemez. Batı Anadolu’da artan CHP oylarını, seçmenlerin AKP ile CHP arasında kutuplaşması ve seçime katılım oranının artması üzerinden yorumlamak CHP için daha gerçekçi olacaktır. Seyrek de olsa örgütün ve adayın seçmenle kurduğu ilişki biçimi üzerinden elde edilen başarılar genellenerek yorumlanırsa, gelecek seçimler CHP için yeniden hüsran olur, çünkü CHP ödünç oylarını geri almamış, aksine merkez sağdan ödünç oy almıştır. Bu oyları tutmak ve arttırmak için ciddi bir seçmen memnuniyeti yaratmak zorunludur. Kılıçdaroğlu için yapılan Gandhi benzetmesi komik, Ecevit benzetmesi için ise çok erkendir. Tekin’in örgütle mucizeler yarattığı söylemi de henüz bir şehir efsanesinden öteye gidemez; önümüzdeki 5 yılda kanıtlanması gerekir. Baykal’ın kolay kolay bu ikilinin önünü açmayacağı gerçeği de öylece dururken, “CHP beklenen açılımı ve sıçramayı yaptı” söylemi dayanaksızdır.
6. İstanbul üzerinden yapılabilecek bir değerlendirme ile seçmenin tercihinde belirleyici olan etkenleri tartışmak mümkün. Daha eski kentli, iş sorunu olmayan ve eğitimli kesimin AKP karşıtı bir tavır içerisinde Kadıköy, Beşiktaş, Şişli ve Bakırköy gibi kaleleri geçilmez hale getirdikleri görülüyor. Temel ihtiyaçların neredeyse tamamen karşılanmış olduğu, gecekondulaşmaya bağlı imar ve mülkiyet sorunlarının neredeyse kalmadığı bu ilçelerde hizmet beklentisi seçmen davranışında belirleyici değil. Bu grubun tam aksi istikamette kutuplaşmış ikinci bir gruptan da söz etmek mümkün. Cemaatlerin etkin rol oynadığı bu ilçelerde AKP, Saadet Partisinin özüne döndüğü izlenimi veren önemli gayretlerine rağmen başarısını sürdürüyor. Sultanbeyli, Bağcılar, Fatih, Eyüp, Üsküdar bu grubun öne çıkan ilçeleri.
Büyümesini gecekondulaşma üzerinden sürdürmüş ilçelerin gündeminde kentsel hizmetler de var: K.Çekmece, Ümraniye, Bağcılar, Bahçelievler, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Beykoz gibi ilçelerde çamurlu yollardan parke taşa geçiş, şebeke suyu, aydınlatma elemanı gibi temel hizmetler halen seçmen davranışında etkili. Son 2-3 dönemde bunları kendilerine sağlayan AKP geleneğinin bu ilçeleri yeniden kazanması bu argümanı destekliyor. Yine bu grubun özelliklerini sergileyen ama bu seçim döneminde CHP tarafından yönetilecek olan Kartal, Maltepe ve Sarıyer’in ise kendi belirlediği bir gündemi var: Kentsel dönüşüm. Bu ilçelerin çeşitli mahallelerinde 5 yıllık belediye dönemi boyunca sürdürülen kentsel dönüşüm faaliyetleri kanımca AKP’nin bu ilçeleri kaybetmesinde açıklayıcıdır. Kentsel dönüşüme konu olan mahalleler kentsel dönüşümü seçim sürecinin en önemli bileşeni haline getirmiş, adayların tamamını kentsel dönüşüm üzerine düşünmeye zorlamıştır. Konunun gündemde kalması, doğal olarak dönüşümün uygulayıcısı AKP’ye zarar vermiş ve seçmen de tercihini AKP’nin alternatifi konumundaki CHP’den yana kullanmıştır. Bu noktada başarı CHP’nin değildir ve “CHP’nin kazanması bu mahallelerin kurtuluşu anlamına gelir” kolaycılığına düşmemek gerekir. Asıl vurgulanması gereken, dönüşüm mahallelerinde yerel aktörlerin taahhütnameler, toplantılar, mitingler ve çeşitli eylemliliklerle siyasal partiler üzerinde baskı oluşturarak seçimin gündemini değiştirmeyi başarmış olmalarıdır.
Kadir Topbaş’ın seçim sonrası yaptığı konuşma bu yönden ilgi çekicidir: Topbaş konuşmasında yeni döneme dair tek bir vaatte bulunmuştur: “Daha katılımcı ve şeffaf bir yönetim…” Kartal, Maltepe ve Sarıyer’in verdiği tepki, AKP ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi kurmayları tarafından yorumlandığında bu vaadin desteği haline gelecektir. Merkezi yenileme alanları için olmasa da, gecekondu bölgelerindeki kentsel dönüşüm uygulamaları için daha yumuşak bir döneme geçtiğimizi şimdiden müjdeleyebilirim. Umarım siyaset alanı üzerinde baskı oluşturup gündem belirleyen bu kamusal alanlar sürekli olur ve giderek çoğalır…

* Birgün Kent sayfasında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: