ODTÜ’DE YIKIM: İMPARATORUN SONU MU?
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek yine gündemi kendine çevirmeyi başardı! Bu kez de, bilimsel doğruluktan ödün vermeden halka hizmet eden ve halkın yanında duran, akademik başarılarıyla çoktandır Türkiye’nin gururu haline gelmiş, ilk lisans programını kurarak Türkiye’ye şehircilik/planlama eğitimini ve mesleğini tanıştırmış ve geliştirmiş, 21000 öğrencinin kayıtlı olduğu ODTÜ’nün binalarının kaçak olduğunu ortaya çıkardı! 45 kaçak binaya 1 milyon 800 bin YTL ceza kesen Gökçek, meclisten imar affı çıkmazsa ODTÜ binalarını yıkma tehdidi savurmaktan da geri kalmadı.
Hain Rektör ile İmparator Eşsiz Gökçek
Gökçek ile ODTÜ arasındaki anlaşmazlığın kızışma noktası Kızılırmak suyuna ait bilimsel raporların kullanılma biçimi... Belediye başkanlığı hizmetleri her dönem sonrasında Ankaralılar tarafından ödüllendirilerek, yeniden ve hiç sıkılmadan başkanlık yapan, yönetim biçimi ve sürekliliği ile adı yakında Ankara İmparatoruna çıkacak Gökçek, yine eşsiz bir hamle ile ODTÜ’nün adını kullanarak Kızılırmak suyunun kullanılabilir olduğunu açıklayınca, ODTÜ rektörü Akbulut bu açıklamayı yalanlamış ve yaptıkları incelemeler sonucunda Kızılırmak’ta olması gerekenin iki katı arsenik olduğunu, dolayısıyla Kızılırmak suyunun kullanılmaması gerektiğini duyurmuştu. Gökçek’i de halkı kandırmakla suçlamış ve yasal işlem başlatabileceklerini söylemişti. Rektör Akbulut yalanı ortaya çıkarmakla kalmıyor, daha da ileriye gidiyor ve Gökçek’in rant projeleri için ODTÜ’den arazi koparmaya çalıştığını iddia ediyor! Gökçek aslında ODTÜ’den önce gündeme gelen Atatürk Orman Çiftliği gibi müthiş projeleriyle, gecekondu bölgeleriyle yetinmeyeceğini, gözünün Ankara’nın rant oluşturabilecek bütün alanlarında olduğunu açığa vurmuştu. İşte bu, “nerede, ne zaman ve nasıl konuşması gerektiğini bilmeyen” Rektör, Eşsiz Gökçek’in ODTÜ arazisindeki kaçak binaları fark etmesine neden oldu! Halbu ki, bu toplum birbirinin hatasını görmeden yıllardır barış içinde yaşayarak örnek bir toplum olma yolunda gidiyordu! Halkın olanın sermaye gruplarına aktarılması ya da halkın göz göre göre kandırılması vatan millet edebiyatı ile geçiştiriliyor, vatan milletle yetinmeyenler de düzenin içerisine çekiliyordu. Bu bağlamda Rektör Akbulut ancak bir hain olabilirdi ve temsil ettiği camia ile birlikte cezalandırılmalıydı! 4 yıldır Büyükşehir Belediyesinde olan ve bugüne kadar kullanılmayan denetleme yetkisi sonucu işlemlerin aniden yapılmasının gerekçesi, “toplumun düzenine çomak sokan hain rektör” hikayesine dayanıyor...
Kullanım Değeri – Değişim Değeri Çelişkisi ve ODTÜ Ormanı
Doğrudur, ODTÜ’nün binalarına ilişkin işlemleri yeterli değildir, eksiktir, yapılması gerekenler yapılmamıştır! Ancak ODTÜ 52 yıldır bu coğrafyaya çok ciddi hizmet vermiş bir eğitim kurumudur. Mevzuatın zaman içerisinde değişmesi ODTÜ’nün işlevinden düşmesi anlamına gelmez. Kaldı ki, ODTÜ arazisindeki binaların tamamı eğitim amaçlı ve bu amacı destekleyen binalardır. Çok ciddi ve birikmiş bir kamu yararı söz konusudur. Dolayısıyla, ODTÜ bugüne kadar verdiği hizmeti sürdürürken sorun kolaylıkla çözülebilir.
Bu ülke, eğitim amacıyla tahsis edilen ancak zaman içerisinde alışveriş merkezleri, konut blokları ve villa siteleri ile kendine yeterli bir kente dönüşen Bilkent ile, projesinde “plaza” ve “gelişme alanı” ibareleri ile onaylanmış, Anayasa Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın yıkım kararlarına rağmen yine bu hükümetin Orman Bakanlığı tarafından yıllarca yıkılamamış, 100 bine yakın ağaç kesildiği iddia edilen Koç Üniversitesi örneklerini belleğinde tutuyor! Yine İstek Vakfı kurucusu Dalan’ın eğitim tesisi kurmak üzere tahsis edilen 600 ha. orman alanını parselleyerek gazete ilanları ile satışa çıkardığı da unutulamazlar arasında [Acun, 2000]! İstanbul’daki vakıf üniversitelerinden 7 adedine orman arazilerinden hem de yüzlerce hektar (bir üniversite yaklaşık 20 ha üzerine kurulabilir) tahsis yapılırken ve bunların bazılarında inşaat faaliyetleri nedeniyle binlerce ağacın kesilmesine göz yumulurken, ODTÜ bir bozkırdan ibaret olan arazisini kendi olanakları ile bir ormana çevirmiş, zamanla kentle bütünleşmesi muhtemel arazisinin kazanacağı değişim değerine göre hareket etmemiştir. Bu davranışı ile geçmişte Ağa Han Mimarlık ve Çevre Ödülüne de layık görülmüştür. Yine bu davranışıyla şehircilik ilkeleri açısından da çok olumlu bir plana sahiptir.
Arazisinde eğitim amaçlı yapılar dışında inşaat faaliyetine girişmeyen, boş kalan bütün alanlarını örnek bir ormana dönüştüren ODTÜ’ye yıkım tehdidi, iktidardaki ideolojinin kentsel toprağa ve eğitime bakış açısını da yansıtıyor!
ODTÜ Geleneği
Zaten kazanabileceği hamleleri kahramanlık hikayelerine, kazanamayacağı hamleleri ise mağdur hikayelerine çeviren yerel siyaset ustası Eşsiz Gökçek aslında ODTÜ hamlesinde kazanamayacağını biliyor! Tamamen siyasi bir hamle yapılmıştır. Hem ODTÜ devrimci geleneği yaşatan son kalelerden birisidir, hem de Rektör Akbulut AKP iktidarının ciddi bir muhalifidir. Öğrenciler halen şenliklerde “Devrim” yazıları yazmakta, Rektör muhalefetini –hiçbir şekilde onaylanamayacak olan- askeri göreve çağırma noktasına kadar taşımaktadır. Dahası, ODTÜ öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetlerinin büyükşehir belediyesini sık sık zora soktukları bilinmektedir. Gökçek’in hamlesi, bu üç grubu da sıkıntıya sokmak üzere, Kızılırmak’ın intikam ateşiyle fazla da düşünülmeden gündeme getirilmiş siyasi bir manevradır. Sıkıntıya düşeceklerini düşünmüştür çünkü kendi yaptığı açıklamalarda, vurgulayarak, “ODTÜ’ye izin vermenin bütün kaçak yapılara izin vermenin yolunu açacağını” belirtmektedir. ODTÜ binaları yıkılmayınca yapacağı açıklamalar şimdiden öngörülebilir: “İşte bilimsel doğruları, hakçalığı, eşitliği savunduğu iddia edilen ODTÜ geleneği” diyecek ve kendisine yeni bir mağdur hikayesi yaratmaya çalışacaktır...
Oysa bu kez atladığı bir nokta var ki siyasal hayatının sonu anlamına bile gelebilir: ODTÜ geleneği 21000 öğrenci, 3-4 bin çalışan ve yüzbine yakın mezun ile İmparator Eşsiz Gökçek’i yok edebilecek cesur bir örgütlülük geleneğidir. Bu örgütlülük ciddi bir zekayı ve aklı da beraberinde taşır. Dahası, Türkiye’nin bütün demokratik kitle örgütlerinin ve beraberlerindeki zeka ve akılların saygısını kazanmış bir gelenektir. Bu birliktelik ve destek hali İmparatoru devirebilecek hamleleri üretebilir!
“Kapıda Bekliyor Olacağım”
Rektör Akbulut yıkım tehdidine şu cevabı vermiştir: "Yıkabiliyorsa gelsin yıksın, ben kapıda bekliyor olacağım". ODTÜ öğrencileri 22 Temmuz’da asfaltta yatma eylemi hazırlığındadır. Çeşitli forumlarda Bilkent dahil Türkiye’nin çeşitli üniversitelerden ciddi destek emareleri bulunmaktadır. Üstüne ölü toprağı serilmiş üniversitelerde ve ODTÜ ile hiçbir ilişkisi olmayan öğretim elemanları arasında bile ciddi hareketlenme söz konusudur[1].
Eşsiz Gökçek’i kapıda bekleyenlerin sayısı çok olacak ve bu kez kapıda beklemekle kalınmayacak gibi!
[1] Örneğin, bu yazının yazarının da ODTÜ ile birkaç tanıdık dışında hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır ama ODTÜ geleneğini Türkiye’nin vazgeçilemeyecek bir değeri olarak görür. Dahası şehirciliği ve planlamayı ilk olarak ODTÜ’lü hocaların yazdıklarından öğrenmiştir.
* 23 Temmuz 2008 Birgün Kent Sayfası.